15 Ekim 2010 Cuma

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim





SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM



Joanne Greenberg (Çeviren: Nesrin Kasap)


 Bu kitap akıl hastası olan on altı yaşındaki bir genç kızın içinde bulunduğu dünyayla bağdaşamayıp oluşturduğu düşsel bir yaşamı ve hastaneye getirilişiyle oluşan üçlü dünyasını anlatıyor.Deborah ,bulunduğu ortamla bağdaşmayı öğrenemediği için iletişim problemi yaşayan ve toplumdışı olmuş bir kişi.



Zekası, sanat yeteneği ve aşırı duyarlılığı ile çoğunluktan farklı.. Gerçeklerden kopup içdünyasında yarattığı gizli güçlerle yaşıyor. Oluşturduğu bu ikinci dünyanın kendine özgü yasaları, kişileri ve dili var. Ancak oluşturduğu dünya ile gerçeklerin çatışması sonucu Deborah zihinsel ve fiziksel olarak yokolmanın eşiğine gelir. Bileklerini keserek ölme girişimi sonucunda ona yardım etme zorunluluğunu hisseden anne ve babası onu bir akıl hastanesine yatırırlar. Deborah hastanede bulunduğu sürece inişli çıkışlı bir çok zorlu savaşım geçirir ve burası onun için üçüncü bir dünya olur.


Deborah zorlu hastane yaşamı sırasında Dr . Fried ile tanışır. Fried , usta bir psikiyatrist olduğu gibi dürüst, sevecen ve kurnaz yaklaşımlarıyla Deborah' ın güvendiği tek kişi olur. Deborah' ın hastane yaşamında normal insanlarla akıl hastaları arasındaki bakış açıları karşılaştırılıyor. Bu bölümde dikkat çeken cümle akıl hastalarının onlarla hastane çalışanları arasındaki tek farkın ellerindeki kilitler olduğunu düşünmeleridir.


Kitapta Deborah ve Dr. Fried arasında geçen ilginç diyaloglar yer alıyor. Deborah hastanede gördüğü yanlış bir uygulamayı doktora anlatıyor. Doktor , yönetici kadrosunda olmadığını ve birşey yapamayacağını söyleyince Deborah " Adalet uygulanmıyorsa , namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa , sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor ?" diyor.Doktor " Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben.Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim.Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim ..." diyerek ona mücadele hırsı veriyor.


Kitabın ilerleyen sayfalarında bu mücadeleyi başarıp hastane dışına çıkan ve hayatın dişlileri arasında ezilip tekrar geri dönen kahramanlar tanıyoruz.Deborah ' ın mücadelesini , üç yıllık hastane yaşamı sonucunda liseyi dışarıdan iyi bir derece ile bitirecek ve gözlem altında dışarda yaşayabilecek duruma gelme mücadelesini okuyoruz soluk soluğa.. Ve Deborah' ın tam iyileştiğini düşündüğümüz sırada babasıyla yaptığı bir telefon görüşmesiyle yıkılışını, kendini attığı okul bahçesinde el ele yürüyen bir kız ve erkeği görünce hiçbir zaman oradaki kişiler gibi olamayacağını anlayıp tekrar hastalanmasıyla kahroluyoruz..


Belki bu kitap buruk bir sonla, ummadığımız şekilde bitiyor. Ama okuyup bitirince yaşamda bugüne kadar yervermediğimiz kendi "BELKİ"lerimize ve içinde yaşadığımız toplumun değer yargılarına farklı bir bakış açısı oluşuyor insanda.....


Hazal Sönmez

Nazilere karşı savaşan 700 Kürdün hikayesi



Hitler komutasındaki Alman faşizmine karşı savaşta Kızıl Ordu saflarında yaklaşık 700 Kürt bulunuyordu. Faşizme karşı savaşta bu 700 Kürt’ten 400’ü cephede hayatını kaybetti. Cephe komutanı Sovyet Mareşali Bagramiyan anılarında Kürtlerden, “Vatan savunmasında Kürtler diğer... halkların kahramanlarından daha büyük kahramanlık yaptı. Cephede yer alan Kürtler, Sovyet vatandaşları ve vatanseverleri gibi davranarak yurtlarını savundular. O savaşta tanıdığım Kürt savaşçılar büyük başarılar sarf ederek yaşadıkları topraklara karşı borçlarını fazlasıyla ödediler” diye anlattı.


STALİN'İ KURTARAN KÜRT


Wezire Nadir Almanlara karşı savaşan bir Kürt. Önceleri hukukçu ve şair olan Nadir savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı Rusya Askeri İstihbarat subaylığına alınmış, çok geçmeden de İran bölüm başkanlığına atanmıştı. Nadir görev yaptığı dönemde Türkler Almanların yanında savaşa girmeyi düşünüyordu. Bu yüzden Alman ordularına Kafkasya konusunda destek veriyordu. Nadir, Kafkasya’ya sızma yapan birçok Alman ve Türk ajanını yakaladı. Bu Rusya için çok stratejik bir başarıydı, çünkü Kafkas ve Karadeniz’den Kızıl Ordu’ya gelen ikmal yollarının korunmasının hayati anlamı vardı. 1 Aralık 1943’te savaştan sonra düzenin korunması için Tahran’da ABD, SSCB ve İngiltere liderleri arasında bir zirve gerçekleştirildi. Bu zirvede aynı zamanda BM’de onaylanmıştı. Ancak Alman istihbaratı Tahran’daki toplantıyı önlemek ve Stalin’e suikast için kapsamlı bir plan hazırladı. Bu dönemde askeri istihbaratın bölüm başkanı olarak Stalin’in ve toplantının korunmasına yönelik çalışmaların başında Nadir vardı. Nadir bu suikast planını deşifre edip sorumlularını yakalayan kişi olarak tarihe geçti.

LENİN Madalyası alan Kürt Bekir Mustafayev

Bekir Mustafayev ise 1898 doğumlu olmasına rağmen 1941’de Kızıl Orduya katıldı ve 1942’de cepheye gitti. Kırım savaşında Kerç kentinin yakınlarındaki cephede suları geçmek zorunda olan Kızıl Ordu’nun önünü temizlemek için ağır makinelilerin bulunduğu bir mevziye sızma yaparak 5 Alman askerini öldürdü. Daha sonra mevziye girerek makineliyi çalıştırdı ve saldırıya gelen 4 alman askerini daha öldürdü. Bu çatışmada yaralanmasına rağmen mevzileri bırakmadı. Ona da Lenin Madalyası verildi. Mustafayev savaştan sonra Semerkant’a döndü ve 80 yaşında öldü. Yaşadığı sokağa ve Stalingrat’taki bir okula da onun ismi verildi.


İSMİNİ ALTIN HARFLERLE YAZDIRAN SİYABENDE ALİ


Kürt askerlerden Semed Siyamedov, Rusça’da Palkononiv yani Albay rütbesiyle savaştığı cephede 24 Mart 1945 tarihinde en yüksek derecedeki madalya olan ‘Sovyet Kahramanı’ unvanına layık görüldü. Siyamedov, Kürtçe ismi Siyabende Ali olarak tanınıyordu. Aslında Gürcistan’da dünyaya gelmiş ve işe kolhozda bir çiftçi olarak başlamıştı. Daha sonra ise Ermenistan Komünist Partisi içinde yükselmeye başlamıştı. Siyamedov savaşa gitmeden önce Ermenistan Komünist Partisi Elegez Sekreteri idi. Savaş sırasında bir dönem (Polit Adıl) siyasi komiser olarak bir eğitim tümenin yönetiminde yer aldı. Prusya Cephesi’nde birlikleriyle usta manevralar yaparak düşmana büyük kayıplar verdirdi ve olağanüstü başarılar sergiledi. Ona da Sovyetlerin en yüksek madalyası olan ‘Kahramanlık Nişanı’ verildi. Savaştan sonra Ermenistan Komünist Partisi Politbüro üyesi ve milletvekilli seçildi. Siyamedov’un İsmi halen Moskova’daki İkinci Dünya Savaşı Müzesi salonunun duvarlarında savaşta olağanüstü hizmet ve kahramanlık gösteren altın harflerle yazılan asker isimleri arasında duruyor.


MAMEDOV'UN MANGASI VE MAREŞALİN VEFASI


Kazım Bagiroviç Mamedov ise Azerbaycan’ın Sinixkilis köyündendi. Savaşta manga komutanlığı görevini yürütüyordu. 26 Haziran 1944 Beyaz Rusya’nın Bitiç Nehri kıyısındaki cephede stratejik bir köprünün savunmasını üstlendi. Mamedov’un mangası Alman birliklerinin defalarca gerçekleştirdiği saldırıları kırarak köprüyü inatla savundu ve birliklerin köprüyü geçmesini engelledi. Çatışmalar günlerce sürdü ve Mamedov bu çatışmalarda iki defa yaralandı. Bu Kürt savaşçı Sovyetlerin yüksek nişanı olan Ordin Nişanı ile iki kızıl yıldız ve birçok madalya ile ödüllendirildi.


Kızıl Ordu Yüksek Kahramanlık Ünvanlı Kürt Fiyodir Xatoyeviç Kaloyan


Ermenistan Kürtlerinden Fiyodir Xatoyeviç Kaloyan da 27 Eylül 1944 tarihinde Vitisk Kenti yakınlarındaki Zamosti köyünde savaşta gösterdiği yararlılık ve yüksek cesaretten dolayı tabur komutanı olarak atandı. Kaloyan, 20 Ağustos’ta Kızıl birliklerin saldırısını önleyen bir Alman ağır makinelisine yönelik olarak grubuyla birlikte bir saldırı gerçekleştirdi. Cephaneleri tükenince kendisini ağır makinelinin üzerine atarak arkadaşlarını savundu ve arkadaşlarının mevziye yetişmesini sağladı. Kaloyan, bu eylemde hayatını kaybetti. Kızıl Ordu ona Yüksek Kahramanlık Ünvanı verdi ve madalyasını ailesine gönderdi.


Bagir Ana Mamedov


Türkmenistan’dan gelen Bagir Ana Mamedov, 1941 ağustosunda Baburusk kentinde bir Alman taarruzuna karşı savunma yaparken yaralandı. Hemen cephe gerisinde belli bir tedavi gördükten sonra tekrar ön mevzilere gitti. Bu cephedeki savaşlar o kadar ağırdı ki bazı yerlerde askerler mevzilerde göğüs göğse savaşmak zorunda kalmıştı. Mamedov 15 Ağustosta gelişen bir saldırıda 15 Alman askerini öldürdü. Bu cephedeki askerler o kadar moral verdi ki cephe komutanları onu takım komutanı yapıp Yurdu Koruma Madalyası ile ödüllendirdiler. Arşiv araştırmaları yapan tarihçi X. Çakayev, Beyaz Rusya Cephesi’nde ve gerilla birlikleri içinde 700 Kürt savaşçısının yer aldığını yazdı. Savaşın sonuna kadar bu savaşçılardan 400’ü savaştıkları cephede hayatını kaybetti.


(Kaynak-RAHMİ YAĞMUR -ANF)