23 Ekim 2010 Cumartesi

Lozan'da Kürtler



Lozan'da Kürtler

Lozan’da en fazla fırtına koparan konuların başında Kürtlerin azınlık olup olmadıkları tartışmaları vardı. Lozan’daki görüşmeler devam ederken aynı tartışmalar TBMM’de de yaşandı.
Lozan’da görüşmeler sırasında, Avrupalı devletler Kürtlerin “Azınlık” olduğunda ısrar edince, İsmet İnönü buna karşı çıkarak şöyle der: “Türkler ve Kürtler Türkiye Cumhuriyetinin ana unsurlarıdır. Kürtler bir azınlık değil, bir millettirler; Ankara Hükümeti hem Türklerin hem de Kürtlerin hükümetidir..”
Lozan’da hem Türk asıllı temsilciler hem de Lozan’a Kürtleri temsilen gittiği iddia edilen Diyarbekir milletvekili Zülfü Tiğrel ve ayrıca bizzat heyet başkanı İsmet İnönü, “azınlık” tanımını İslam hukukuna göre yaparak “Kürtlerin azınlık değil, asli unsur olduklarını savundular”
Azınlıklar, sosyal hayatlarda kendi iç hukuklarını uygulamakta, dini inançlarını yaşamakta ve kendi dilleri ile eğitim ve öğretim yapmakta, dillerini toplum hayatının her sahasında kullanmakta serbesttiler. Kürtler, Türkler, Arnavutlar, Çerkezler, Araplar ve diğer tüm Müslüman halklar ise aynı seviyede eşit ve aynı haklara sahiptirler. Türk, Kürt, Arap, Arnavut, Çerkez, Laz, Gürcü gibi Müslüman kavimlerin tamamı ana dille, eğitim dahil kimlikleri ile ilgili her türlü haklarını kullanmada eşittirler.

Tan, Altan, Kürt Sorunu, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010. ss. 193-194


Kürt Tarihi ve Uygarlığı

Osmanlı'da Kürtler Özerk miydi?




Kürt- Osmanlı Özerklik Antlaşması Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı’ndan sonra ordusuyla İstanbul’a dönerken Amasya’da konakladı. Savaş’ta kendisini destekleyen Kürt beyleri ile 1515 yılında Amasya’da buluşarak tarihi Kürt-Osmanlı Özerklik Antlaşması’nı karara bağladı. İdris-i Bitlisi’yi tam yetkili kıldı… Yavuz 1520’de ölümüyle yerine geçen tek oğlu Kanuni Sultan Süleyman bir frman yayınlayarak aynı siyaseti devam ettirdi. Bu ferman:“Kanuni Sultan Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim zamanında Kızılbaşlara karşı cephe alarak müspet ve hayırlı hizmetlerde bulunan ve şimdide devlete doğruluk hizmetler ifa eden bilhassa bu defa ki İran serfine katılarak Kızılbaşlarına yararlılıklar gösteren Kürt Beylerine, Gerek devlete karşı gösterdikleri öz kulluk ve dilaverliklerin karşılığı olarak ve gerek kendilerinin vaki müracaat ve istirhamları göz önüne alınarak, her birinin öteden beri ellerinde ve tasarruflarında bulunan eyalet ve kaleler, geçmiş zamanlardan beri yurtları ve ocakları olduğu gibi ayrı ayrı beratlarda ihsan edilen yerleri de kendilerine verilip mutasarrıf oldukları eyaletleri, kaleleri, şehirleri, köyleri ve mezraları bütün mahsülleriyle, oğuldan oğula intikal etmek şartıyla kendilerine temlik ve ihsan edilmiştir…” (Kaynak: Topkapı Sarayı Müzesi arşivi E.11969)

Kürt beyleri ile Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim arasında Amasya’da kabul edilen Özerlik şartlarına göre:
1- Kürt Emirleri atalsarıdan kendilerine intikal eden topraklarda, bağımsız olarak, geleneksel düzenlerini koruyacaklardır. Bu emirlikler eskiden olduğu gibi babadan oğula intikal edecektir.
2- Osmanlılar bir yabancı devletle savaştığında Kürt Beyleri kuşanmış silahlı süvarileriyle Osmanlı ordusuna katılarak savaşacaklar ve dışarıdan bir saldırı olursa ortak düşmana karşı koyacaklar, aynı şekilde Osmanlılarda Kürtleri düşmanlarına karşı koruyacaklardır.
3- Kürt emirler Osmanlı devletine her yıl, tespit edilecek bir vergi vereceklerdir.

Altan Tan, Kürt Sorunu, Timaş Yayınları, İst. 2010, ss. 79. 80